ŞİDDETİ ÖNLEMEK BİZİM ELİMİZDE!
İnsanlığın büyük bir kesiminin çok yönlü şiddete maruz kaldığı bir çağın kadınlarıyız. Yaşamımızın her alanı hak
ve adalet mücadelesi ile geçmektedir. İçinde bulunduğumuz çağın olumsuz özelliklerine inat kadınlar olarak
dünyayı güzelleştirmeye yönelik çabaların kaynağı da yine biz olacağız.
Hayallerimizle yapabildiklerimiz arasında
derin uçurumlar olmasına rağmen bizler yılgınlık nedir bilmiyoruz. Çünkü kadını Allah'ın emaneti olarak gören
bir dinin mensuplarıyız. Bizi biz yapan değerlerin korunması ve güvence altına alınması ile insan hakları
konusunda bir şeyler yapmış oluruz.
Doğuştan farklı özelliklerle dünyaya gelmiş olmamıza rağmen eşit olduğumuz tek konunun insan haklarımız
olduğunun farkına vardığımızda; başta şiddet olmak üzere pek çok problemimizi çözebiliriz.
Hak ve adalet gibi özümüzde bulunan değerler toplum tarafından güvence altına alındığında bizler şiddete karşı
amacımıza ulaşmış olacağız.
Kadına yönelik şiddet, cinsiyet ayrımcılığına dayalı bir insan hakları ihlalidir.
Kadına yönelik şiddet dünyada ve
ülkemizde; eğitim, ekonomik durum, yaş ve yaşadığı çevreye bakmaksızın tüm kadınların ve dolaylı olarak
toplumun etkilendiği bir durumdur. Şiddet bir insan hakkı ihlali olması ile birlikte; bireyi, aileyi ve toplumu
derinden etkileyen bir hastalıklı ruh halidir. Kadının maddi ve manevi her yönden zarar görmesine ve hayatını
insani koşullarda devam ettirememesine neden olur.
Toplumun geleceğini oluşturan kadınlar ne yazıktır ki, türlü olumsuzluklarla karşı karşıya gelmektedir. Şiddet
toplumun her kesiminde farklı durumlarda meydana gelebilmektedir. Kadına yönelik şiddet, cinsiyete
dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum
içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden
olan her türlü davranıştır.
Bütün kurallara rağmen haksızlık, adam öldürme, şiddet ve terör geçmişten günümüze farklı düzeylerde devam
etmektedir. En önemlisi, uygarlık geliştikçe 'şiddetin azalacağı' yolundaki görüşlerin aksine, şiddet farklı
boyutlarda ve yoğunlukta bütün dünyada yaşanmaktadır.
Kadına yönelik şiddet ile ilgili medyaya yansıyan
haberlerin; konunun hassasiyeti sebebiyle kadınların yaşadıkları şiddeti ifade edemediğini biliyoruz.
Medeni toplumlarda 'şiddetin herhangi bir nedeni olmaz, olamaz!' bizlerin vazifesi adaletli bireyin inşasındaki
rolümüzün de farkında olmaktır. Adalet bireyden başlayarak toplumun geneline yayılmazsa; sonuçları itibariyle
sadece şiddeti değil, her türlü hastalıklı tutumun yaygınlaşmasına neden olur. Kadın ve şiddetin birlikte
anılması artık farkındalık oluşturmaktan ziyade; toplumun geleceği açısından olumsuz bir duruma neden
olmaktadır.
Öncelikli olarak her çocuğun annesini güçlü görmeye hakkı vardır. Ancak ekranlara yansıyan
yüzüyle; şiddet mağduru kadın imajı ile özlenen ve beklenen kadın imajını oluşturmanın mümkün olmadığı
düşüncesiyle hareket etmenin vaktinin gelmiştir.
Şiddet bağlamında Kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için toplumun her kesimine çeşitli sorumluluklar
düşmektedir. Başta Aile olmak üzere; devlet kademeleri ve medyanın önemli görevleri bulunmaktadır.
Bize düşen görev; pek tabidir ki bu mağduriyetleri ortadan kaldırmak olmalıdır. Ancak bununla beraber iyi
örnekleri toplumda yaygınlaştırarak; kadının varlığına yaraşır temsil imkânını gözler önüne sermek asıl amacımız
olmalıdır. İyi örneklerin toplumda yaygınlaşmasıyla beraber kötünün kendine yer bulamayacağı bir dünya
düşüncesiyle yolumuza devam etmeliyiz.
Kadın ve erkek arasında yaşanan şiddetin hiçbir biçimde hoş görülmediği bir toplum oluşturmak BİZİM
ELİMİZDE!" dedi.
25.11.2016 10:50:40