Halkın idam talepleriyle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kardeşlerim bu haklı bir taleptir. Batı ne derse desin beni ilgilendirmiyor, beni milletim ilgilendiriyor. Dünyanın büyük bir çoğunluğunda idam var mı, var.
Törende bir selamlama konuşması yapan Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, "Sayın Cumhurbaşkanım önünüze engeller çıkardılar. En son 15 Temmuz darbe girişimini yaşadık. Fakat her türlü engele ihanete rağmen dimdik durdunuz ve şimdi hamdolsun Konya meydanında Konyalı hemşehrilerimizle buluşmuş oldunuz" dedi.
Başkan Akyürek, açılışı yapılacak ve temeli atılacak olan yatırımlarla ilgili bilgiler verdi. Konya Valisi Yakup Canbolat ise, Konya'nın son 13 yıl içerisinde büyük bir atılım içerisine girdiğini belirterek, açılışı yapılacak ve temeli atılacak yatırımların hayırlı olmasını diledi.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ise, "Sayın Cumhurbaşkanım, Konya'yı daha önce ziyaret ettiğinizde sizi Başbakan olarak karşıladık, Cumhurbaşkanı olarak uğurladık. Hep sizin arkanızda olduk ve sonuna kadar olacağız. Hiç kimse şüphe etmesin PKK'yı da, FETÖ'yü DEAŞ'ı da ve bu ülkeye yönelen her türlü tehdidi bertaraf edecek kudret bizde mevcuttur. İçerde ve dışarıda hiç kimse Türkiye'nin zaafa düştüğünü zannetmesin. Irak Başbakanı İbadi'ye bir kez daha seslenmek istiyorum: Bilinsin ki Türkiye ve Irak her zaman dosttur. Siz Aralık 2014 misafir olarak Türkiye'ye geldiğinizde Türkiye'de ve Irak'ta terör örgütlerine karşı birlikte hareket etme kararı almıştık" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar 30 defa Konya'yı ziyaret ettiğini belirterek, "Konya'yla ayrılığımız bu sefer biraz uzun sürdü. Yaklaşık 10 aydır sizlerle hasret gideremedik. Konya 15 Temmuz'da hakkın yanındaki sağlam duruşunu bir kez daha gösterdi. Konya'ya geldik. Toplu açılış törenleri bizim hizmet anlayışımızın adeta bir alameti farikası haline gelmiştir. 2 milyar liralık bir eser hizmetle buluşuyor. Bu laf ola beri gele olmaz, bu yürek işidir. 15 Temmuz niye oldu? 15 Temmuz işte bu yatırımı hazmedemeyenlerin bir operasyonuydu. 15 Temmuz muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak istemeyenlerin operasyonudur. 15 Temmuz Türkiye'yi bir vagon olarak görmek ve göstermek isteyenlerin bir operasyonudur. Kiminle vurdular bizi; bizim uçaklarımızla, bizim helikopterimizle, bizim silahlarımızla. 241 şehidimiz, 2 bin 194 gazimiz var. Şehitler başımızın üstünde. İşte o akşam o bombaları yağdıranlar zannetmişlerdi ki biz güçlüyüz. F-16'lar, helikopterlerden yağan bombalar, tanklar, silahlar güçlü. Bilmiyorlardı ki yeryüzünde güç Allah'ın halifesi olan insandadır. Yeter ki o insanlar şahadet makamına doğru yürüsün. Bu millet gerçekten aziz bir millettir. Biz milletimizle iftihar ediyoruz, gurur duyuyoruz. Sizler uçakları da, tankları da susturdunuz ve sonunda 15 Temmuz'un galibi bu aziz millet, Türk milleti oldu. Kardeşlerim, duracak mıyız, durmayacağız, yola aynı şekilde devam edeceğiz. Kararlıyız, ne zamana kadar kıyamete dek bu kararlılığımız devam edecektir. Şimdi konuşuyorlar. Birinci darbe 17-25 Aralık'mış, ikinci darbe 15 Temmuz atlatılmış, şimdi üçüncü darbe gelecekmiş. Şair ne diyor, 'yürüyeceksin millet yürüyecek arkandan'. 15 Temmuz bunun en güzel ifadesi oldu. Birileri ne dediler Almanya'ya iltica, İtalya'ya iltica etti. Bilmiyorlardı ki eğer lider taşın arkasına saklanırsa millet dağın arkasına saklanır. Ve meydanlara dediğimizde, ölümüne dediğimizde benim aziz milletim 81 vilayette meydanlara yürüdü. Fakat bu Konya bir başka. Elektrik kesiliyor yine meydana, su kesiliyor yine meydana. Komut bekleyin biz biliyoruz Konya'nın yüreğinin nasıl olduğunu, herkes meydana dendiğinde yine koşarız" dedi.
"Ortaya çıkan belirsizlik döneminde kimlerin nasıl pozisyon aldığını unutmadık değil mi"
Cumhurbaşkanı Erdoğan ezan okunmaya başlaması üzerine konuşmasına ara verdi. Daha sonra vatandaşların "Vur vur inlesin Pensilvanya dinlesin" sloganları arasında konuşmasına devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sadece bizim ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimiz 2002'den bu yana yaşadığımız badireleri şöyle bir gözden geçirelim. Nice karanlık olaylar arka arkaya geldi. Davos'u hatırlarsınız değil mi? One minute olayı, Mavi Marmara gemisinin saldırıya uğraması. Daha sonra Türk Silahlı Kuvvetleri, CHP ve MHP'yi dizayn etme operasyonları. 7 Şubat MİT krizi ile yapılan kuşatma ile açıkçası bir mücadele yürütüyor ama bunu açıklayamıyorduk. 2013 yılına geldiğimizde önce Gezi olayları, 17-25 Aralık yargı emniyet darbe girişimi ile her şey biraz daha netleşmeye başlamıştı. 2014 mahalli seçimleri, Ağustos'ta Cumhurbaşkanlığı, 2015'de 7 Haziran ve Kasım'daki seçimler. Ortaya çıkan belirsizlik döneminde kimlerin nasıl pozisyon aldığını unutmadık değil mi? Bölücü örgütün bir izahı olmayan bir şekilde çukur hendek eylemleriyle nasıl saldırdığını, Diyarbakır'daki Yasin Börü'yü nasıl şehit ettiklerini unutmadık değil mi? Ülkemizde kanlı eylemlere başlayan DEAŞ da bu kervana katıldı. Canlı bomba saldırısı, düğündeki şehitlerimiz. O güne kadar sustuk, sabrettik, ardından Cerablus'a ılımlı muhaliflerle birlikte girdik. Şu anda Cerablus halkı yerleşmeye başladı. Şu anda Rai'den güneye doğru ilerliyoruz" dedi.
"Koalisyon güçleri niçin PYD ile YPG ile hareket ediyor bunu anlamakta zorlanıyoruz"
"Bu milletin güvenlik güçlerini de herkes bilecek, kimdir bilecek" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Koalisyon güçleri şu anda bizimle beraber hareket ediyor. Koalisyon güçleri niçin PYD ile YPG ile hareket ediyor bunu anlamakta zorlanıyoruz. 63 ülke koalisyon güçlerinin içinde. Hele NATO ülkeleri var, onların stratejik ortağı biziz. Şu anda teröristleri eğitenleri anlamakta zorlanıyoruz. Koalisyon güçlerinin içinde yer alanlar lütfen siz DEAŞ ile mücadeleyi PYD ile YPG ile değil, gelin 63 ülke bu DEAŞ'ı halledemiyorsa yöneticiler olarak biz bu işi bırakalım. Kimmiş bu YPG, PYD. Ama oyun başka, burada bir tuzak var. Oyun bizim üzerimizde oynanıyor. Kusura bakmasınlar biz bu oyuna ne Suriye'de, ne Irak'ta prim vermeyeceğiz. Siz bize bu yetkiyi verdiğiniz sürece biz bunlara prim vermeyeceğiz. Bakın ne diyorlar; Biz PYD ve YPG'ye silah desteğini vermeye devam edeceğiz. Nerede diyorlar Amerika'daki seçim kampanyalarında diyorlar. Yazıklar olsun. Senin de NATO'daki ortağın PYD mi, YPG mi, Türkiye mi? Eğer Türkiye ise bizimle oturacaksınız, işbirliği yapıp gereğini yapacağız" şeklinde konuştu.
"Her terör örgütünden her türlü ihaneti ve kahpeliği bekliyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her terör örgütünden her türlü ihaneti ve kahpeliği beklediklerini ve ona göre de hazırlık yapmaya çalıştıklarını ifade ederek, "15 Temmuz darbe girişimi ancak iradesini bir şarlatana teslim etmiş olanların yapabileceği bir ihanettir. Allah bize akıl verdi. İşte bu yapının içinde olanlardan 15 Temmuz'dan sonra gerçek anlamda pişmanlık duyan pek az kişi olduğunu görüyoruz. Ne diyordum, 'tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet.' Ama bir şey daha diyordum, inlerine gireceğiz inlerine. Girdik ama bitmedi devam ediyor. Kaçacak delik arayacaklar. Şimdi yeni uygulamalar geliyor. Yakında bunları da göreceksiniz. Biz biliyoruz ki FETÖ PKK'dan daha tehlikelidir. Bunların gözleri var görmüyor, duymuyor, kalpler mühürlü. Kendileri bilirler. Millet ve devlet olarak bu örgütüne bakışımız da, MGK'da aldığımız kararla PKK'ya, DEAŞ'a bakışımız da budur. Kendi itikadi sapkınlıkları kendilerini ilgilendirir. Devletimizin şefkat kolları da herkes açıktır. Gelsinler bildiklerini anlatsınlar, pişmanlıklarını dile getirsinler, hukuk onlara kolaylık sağlar. Marmaris'te bu kardeşinizi, eşimi, damadımı almaya gelenler, bunlar yakalandıklarında güvenlik güçlerimizi bunları öldürdü mü? Hayır, aldı adalete teslim etti" dedi.
"Ülkemizin düşmanı kim varsa kökünü kurutmadan bu mücadele bitmeyecek"
Halkın idam talepleriyle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kardeşlerim bu haklı bir taleptir. Batı ne derse desin beni ilgilendirmiyor, beni milletim ilgilendiriyor. Dünyanın büyük bir çoğunluğunda idam var mı, var. Bunun kararını neresi verir, parlamento verir. Parlamento nasıl idamı kaldırdıysa, kararını vermelidir. İcra gereğini yapmalıdır. Bana gelirse ben onaylarım. Ben 241 şehidimizi, terörde Mehmetlerimizi şehit eden katilleri unutamam. Onlar bunun bedelini ödemelidir. Bunların af yetkisi bize ait değildir, onların annelerine, babalarına aittir. Bu konuda biz konuşamayız, Batı konuşamaz. Yasalarımız yetkiyi parlamentoya vermiş. Bazılara diyor ki 15 Temmuz'un ardından yapılan operasyonlarda geniş çerçeveli hareket ediliyormuş. Kusura bakmasınlar kimse mağdur edebiyatı yapmasın. Asıl mağdurlar 241 şehidimizin, 2 bin 194 gazimizin yakınları. Katillerin yakınları mı mağdur. Bu ne mantık. Böyle şey olabilir mi? Şu anda yapılan işlemler 15 Temmuz gibi bir ihanet karşısında yapılanların asgarisidir. Türkiye adalet terazisini gözeten bir ülkedir. Cezaevlerindeki işkence iddiaları yalandır. Biz, şayet darbe başarılı olsaydı FETÖ mensuplarının bize ve milletimize neler yapacaklarını çok iyi biliyoruz. Mahkemede hesap vermek üzere tutuklanmış çok mu? Görevden almalar, temizlik şart. Asıl bu darbenin hesabını hakkıyla sormamak milletime ihanet olur. Ülkemizin düşmanı kim varsa kökünü kurutmadan bu mücadele bitmeyecek. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet bunu unutmayacağız. Varsa başka iddiası olan, başka niyeti olan, mertçe ortaya çıksın kozlarımızı paylaşalım. Terör örgütlerini maşa olarak kullanarak üzerimize gelenler bilsinler ki bu maşalar eninde sonunda kendilerini yakacak. Bu bir tehdit değil, sadece bir ikazdır. Çünkü biz 1984 yılından beri kesintisiz olarak yaşadığımız terör meselesini çok iyi biliyoruz. Bunun için terör örgütleri üzerinden bölgemizi yeniden yapılandırmak isteyenleri ikaz ediyoruz. Her kim FETÖ'yü kucağında taşıyorsa bu örgütün eninde sonunda zehrini oraya akıtacağını çok iyi bilmelidir. Her kim PKK'yı kucağında taşıyorsa bu örgütün bir gün orada da patlayacağını bilmelidirler. Her kim DEAŞ'ı el altında destekliyorsa bu örgütün mutlaka kendi başlarına da musallat olacağını bilmelidirler. Bizim tüm terör örgütlerinin tamamını da reddetmemizin gerisinde işte bu 35 yıllık tecrübe yatmaktadır" dedi.
"Bizi Başika'ya davet ettiniz, şimdi çıkın diyorsunuz, kusura bakma"
Türkiye'nin kimsenin toprağında, kimsenin egemenliğinde gözü olmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti:
"Biz, bölgemizdeki kardeşlerimizin geleceğini güvence altına almak için bugünden yapmamız gerekenleri yapıyoruz. Bugün Suriye'de, Irak'ta terör örgütlerinin karşısına dikilmez isek, bölgeyle ilgili hesapları bozmazsak yarın bunun bedelini hep birlikte ödeyeceğimizi çok iyi biliyoruz. Bazıları diyor ki Başika'dan çıkın, çekilin. Biz elimizi kolumuzu sallaya sallaya oraya gelmedik ki. Başika'ya bizi davet eden sizsiniz. Bizi Başika'ya davet ettiniz, şimdi çıkın diyorsunuz. Kusura bakma, orada benim soydaşlarım, Türkmen, Arap, Kürt kardeşlerim var, bize, gelin yardımcı olun diyorlar. Sayın İbadi, az önce Sayın Davutoğlu söyledi, bizi ziyarete geldiğinde bizzat kendisi talebini yaptı, onun üzerine biz de oraya gittik. Şimdi oradan çekilmek, kusura bakma. Şu anda koalisyon güçlerine biz talebimiz, arkadaşlarımız bugün yarın iletecekler. Biz Irak'ta Irak'ın birliği beraberliği için koalisyon güçleri içerisinde yerimizi almakta kararlıyız. Koalisyon güçleri Türkiye'yi istemiyorlarsa B planımız devreye girer, o da olmuyorsa C planımız devreye girer. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir kabile devleti değildir, bunu böyle bilsinler. Kimse bizi içişlerine karışmakla itham etmesin. Biz sadece kendi vatanımızın, kendi milletimizin geleceğini güvence altına almaya çalışıyoruz. Bu çaba bölgedeki tüm kardeşlerimizin güvenliğinin saklanması anlamına geliyor. Şu bir gerçektir. Türkiye güvendeyse bölgedeki herkes için bir umut vardır. Yaşadıklarımızdan ders alarak daha güçlü, daha büyük bir Türkiye için çalışmak ülkeyi yönetme sorumluluğu üstlenen herkesin boynunun borcudur."
"Milletim başkanlık sistemi diyor"
"Türkiye'nin son 14 yılı demokrasiden ekonomiye güvenlikten adalete kadar her alanda çok zengin tecrübelere sahip olduğumuz bir dönem olmuştur" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her şeyden önce cumhuriyet tarihimizin en uzun istikrar ve güven ortamını yaşadık. Ne darbe teşebbüsleri, ne vesayet girişimleri, ne terör saldırıları, ne küresel krizler bu ortamı bozmaya yetmemiştir. Fiili bir durumla karşı karşıyayız. Bu durumun zemini 2007 yılında cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesini öngören anayasa değişikliğiyle oluşturuldu. Şimdi milletim ne diyor, yapılan kamuoyu araştırmalarına baktığımızda milletim Başkanlık sistemi diyor. Milletim diyor, ben de diyorum ki parlamentodaki siyasi partilerimize, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil mi? Gelin millete götürün, eğer milletim bu işe evet diyorsa hayırlı olsun diyelim ve başkanlık sistemine adımı atalım. Sorun şahsımdan değil, şahsımın yönetim anlayışından kaynaklanıyor. İstiyorum ki patinaj yapmayalım hızla yola devam edelim. Çünkü yapacağımız çok iş var. Onun için de ve milletin meseleleri konusunda aktif bir rol oynamaya mecburuz onun için de hızla adım atmamız lazım. Artık siyaset kurumunun millete verilmiş sözlerden de hareketle bu verilen sözü yerine getirmek görevidir diye düşünüyorum. Onun için bir sonraki seçim de milletin karşısına siyasi partiler çıktığında, yaptıklarının ve yapamadıklarının hesabını vermek mecburiyetindedir. Ben milletime verdiğim sözlerimi yerine getiriyorum, getirmeye de devam edeceğim. 2007'de hukuken, 2014'den itibaren fiilen, bizatihi kendisi siyasi konumda olan cumhurbaşkanlığı uygulaması sistemin restorasyonunu zorunlu hale getiriyor. Özellikle 2011 yılından itibaren bu sorunun çözümünü de içeren yeni bir anayasa yapılmasını savunuyoruz. Siyaset kurumunun yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunda inisiyatif alması partilerimizi zayıflatmaz aksine güç kazandırır" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasının ardından çeşitli yatırımların toplu açılış ve temel atmasını gerçekleştirdi.